Tahvil rallisine yön verecek stratejiler

Genel kanı, şayet büyük bir şok dalgası olmaz ve enflasyonu düşürmeye yönelik adımlar devam ederse, yeni bir tahvil rallisinin başlayacağı yönünde. Ancak, portföylerde hangi tahvilleri hangi stratejiyle biriktirmenin doğru olacağına dair birkaç farklı görüş var.

Ekonomim’den Serap Sürmeli’nin haberine göre, Enflasyon bitmeden uzun vadeli tahvil almaya cesaretiniz var mı? Enflasyonun gerileyeceği, yani yüksek enflasyon beklentisiyle kuponları kabarık olan uzun vadeli tahvillere sahip olmanın iyi olacağı gibi bir fikriniz varsa, cevap her zaman evet olmalı. Hırpalanmış piyasadan alım yapmaya cesaret eden yatırımcılar, önümüzdeki yılın ikinci yarısından itibaren tahvillerin geri döneceğine inanıyor.

Merkez bankasının faiz oranlarının yukarı yönlü gidişatını tersine çevirerek, sabit getirili menkul kıymetlerin çekiciliğini artırabileceğini satın alıyorlar. Elbette bu, sadece bir temenniden ibaret değil; tahviller için talihin geri dönebileceğine dair birtakım işaretler var.

Teorik olarak tahvillerin, artan risk dönemlerinde portföy içinde savunma amaçlı bir varlık olarak hizmet etmesi gerekirdi. Ancak şimdiye kadar gördüğümüz tek şey, enflasyonun tahvilin ödediği kuponu nasıl tükettiğiydi. Ancak görünen o ki politika yapıcılar, her ne olursa olsun faiz oranlarını artırmaya devam etme sözü verdiler. Heteredoks politikaların yarattığı çalkantının ardından enflasyonu düşürme konusunda hevesli görünüyorlar.

Tarih bir yol gösterici olacaksa, tahvil rallisi olabilmesi için kur hareketi ve enflasyonun stabil hale geleceği konusunda güçlü bir hikâye ile başta nitelikli yatırımcı sonra da diğerleri buna ikna olmak zorunda. Merkez bankası önümüzdeki yılın ilk yarısında politika faiz oranını yüzde 40’a yakın bölgede koruyabilecek gibi duruyor. Bu, önümüzdeki yılın diğer yarısı açısından dezenflasyon süreci ile politika faiz oranında da indirimlerin gelebileceğine dair birtakım senaryoları gündeme taşıyor.

Şayet böyle bir senaryo gerçekleşirse, gösterge tahvilde bugün yüzde 40 civarında oranların bulunduğu piyasa yeniden cazibe kazanabilir. Ve TL tahvillerde yavaş yavaş stok biriktirmenin zamanı gelmiş olabilir. Bir grup uzmana hangi tahvilleri hangi stratejiyle biriktirmenin doğru olacağını sorduk.

ALB YATIRIM ARAŞTIRMA MÜDÜR YARDIMCISI MUAMMER DEMİR: BUGÜNKÜ ORANLARDAN EUROBOND YATIRIMI CAZİP HÂLE GELEBİLİR

TCMB politika faiz oranı olan “bir hafta vadeli repo faiz oranı”na yönelik beklentimiz yıl sonu için yüzde 40-45 aralığında. Faiz etkisinin, ekonomi üzerinde gecikmeli yansımalarını dikkate alırsak, TCMB’nin 2024 yılının ilk yarısında politika faiz oranını yüzde 40’a yakın bölgede koruyabileceğini öngörüyoruz. Yılın diğer yarısı açısından da dezenflasyon süreci ile politika faiz oranında da indirimlerin gelebileceğini tahmin ediyoruz. Bu senaryo, gösterge tahvilde bugün yüzde 40-45 aralığında oranların bulunduğu bu piyasanın, 2024 yılında cazip bir yatırım aracı haline gelebileceğini düşündürüyor.

Tahvillerin bu şekilde, alternatif bir yatırım aracı olarak ön plana çıkabileceğini; strateji belirlerken de daha uzun vadeli tahvillere odaklanmanın doğru olabileceğini düşünüyoruz. Öte yandan son dönemde eurobond piyasasında da hareketliliğin arttığını gözlemliyoruz. Özellikle ülke risk priminde yaşanan düşüş ve para politikasında uygulanan kararlı duruş ile birlikte eurobond piyasasının yatırımcıların tekrar ilgi alanına girdiği izleniyor. 17 Kasım kapanışı itibarıyla 5 yıllık döneme kadar eurobond getirilerinin yaklaşık olarak yüzde 7,50-9,50 aralığında gerçekleştiğini gözlemledik. Türkiye’nin CDS risk priminde önümüzdeki süreçte bir miktar daha gerileme gerçekleşirse, CDS çarpan etkisi düşeceğinden, bugünkü oranlardan eurobond yatırımı daha cazip hale gelebilir. Ancak yatırımcı, bu yatırımı döviz cinsinden yaptığı için, kur riskini de taşımış olur.

Bu sebeple geleceğe yönelik kur beklentileri de burada dikkate alınmalıdır. Bu özellikleriyle eurobond; tecrübe sahibi, piyasa işleyiş kurallarına hâkim ve finansal okuryazarlığı yetkin yatırımcılar tarafından, uzun vade stratejileri içerisinde ve sınırlı bir ağırlıkla portföylerde yer alabilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yayımlanan Menkul Kıymet İstatistikleri verilerine bakıldığında, yabancıların 3 ve 10 Kasım tarihlerinde tahvil piyasasına sınırlı girişlerinin olduğu gözlemleniyor. Tahvil ve eurobond piyasasında mevcut durumda yabancıların bekle-gör politikasına devam etmesi nedeniyle ilginin kısa vadede sınırlı kalması beklenirken, ekonomi yönetimi tarafından atılan adımların olumlu yansımaları ile orta-uzun vadede bu finansal enstrümanlara yönelimlerin artması öngörülebilir.

IKON MENKUL PORTFÖY ARACILIĞI BİRİM YÖNETİCİSİ DOĞANCAN ÖNCAN: TAHVİLLER YATIRIM SEPETİNDEKİ PAYINI ARTIRIYOR

2023 Mayıs seçimleri öncesi yüzde 5’lere kadar gerilemiş olan Türkiye gösterge tahvili (2 yıllık) bugün itibarıyla yüzde 40 seviyelerine kadar yükseldi. Bunda Türkiye’nin seçim sonrası uygulamaya geçtiği geleneksel para politikalarının etkisi ve bunun sonucunda TCMB’nin faiz arttırmaya başlaması etkili oldu. Tabii kredi faizlerinin buna eşlik etmesiyle birlikte özel sektör tarafı alternatif finansman arayışı işine girdi. Bu da son derece normal… Son zamanlarda özel sektör tarafı tahvil ihraç ederken, bu tahvillere olan ilgi de hiç fena değil. Yıllık yüzde 40 ile yüzde 60 arası özel sektör tahvillerine yatırımcı ilgisi yüksek oluyor. İhraçlar özel sektörün sermaye ihtiyacını karşılarken yatırımcının da ilgisi bu araçlara yönelmiş durumda. Devlet tahvillerinin yanı sıra, eurobondlar ve özel sektör tahvilleri yatırım sepetindeki payını da arttırmaya başladı. Tek tek gidelim.

2 yıllıkta yüzde 40 seviyelerinde, 5 yıllıkta yüzde 32 ve 10 yıllık devlet tahvilinde yüzde 28 seviyelerini görüyoruz. Bu devlet tahvil faizleri, kur atağını aşırı bir şekilde beklemeyen yatırımcı için ideal oranlar. Verim eğrisinin halen negatif işlemesi ise kısa vadede enflasyonun halen yüksek kalmaya devam ettiğini ve fi yat davranışlarında iyileşme olmadığını gösteriyor. Bu seviyeler ideal görülebilir, ancak CDS primi ve ABD tahvil faizleriyle birlikte bizde de faizler daha fazla düşerse tahvillere olan talep azalabilir. Dolayısıyla bunun ideal sınırı önemli. Yatırımcı Türkiye’nin CDS primini, global tahvil trendini ve TCMB hamlelerini adım adım kontrol etmeli. Şu an ki durumda 10 yıllık tahvilde yüzde 28 uygun bir oran gibi gözükebilir ancak 2 yıllık devlet tahvilinde yüzde 40-35’in altında talep çok azalır. Bu seviyelerin altında tahvil rallisi olabilmesi için kur hareketi ve enfl asyonun stabil hale geleceği konusunda güçlü bir hikâye ile birlikte başta nitelikli yatırımcı sonra da normal vatandaş ikna olmak zorunda.

Devlet tahvilleri bir kenara dursun, özel sektör tahvilleri son zamanlarda çok popüler ve neredeyse her gün bir tahvil ihracı görmekteyiz. Türkiye CDS priminin düşmesi ile özel sektör daha ucuza tahvil ihraç etme şansı bulabiliyor. Burada yatırımcı, büyük, köklü şirketlerin tahvil ihraçlarını takip edebilir. Ancak devlet tahvili için belirttiğim durumlar özel sektör tahvili için de geçerli. Yabancıların tahvil piyasasına ilgisi giderek artmaya devam ediyor. Genel kanı, 2024 itibariyle eğer büyük bir şok dalgası olmazsa ve TCMB enflasyonu düşürmeye yönelik adımlar atarsa, tahvil rallisinin başlayacağı yönünde. Bu sebeple portföylerde tahvil ve eurobondları ufak ufak bulundurmakta fayda olduğu görüşündeyim. CDS’in düşmesi ve dövize olan ihtiyacın son aylarda azaldığı algısı ile birlikte Eurobond tarafında faizler düşüyor. Ancak kısa vadede mevcut faiz seviyeleri bugün için yeterli değil. 2022 başında %10-11 lerde olan eurobond faizler bugün daha düşük. Dolayısıyla portföyde eurobond oranı daha az olabilir ve iyi takip edilmelidir.

BAŞEKONOMİSTİ EROL GÜRCAN: TÜFE’YE ENDEKSLİ DEVLET TAHVİLLERİ VE DEĞİŞKEN KUPONLU TAHVİLLER TERCİH EDİLEBİLİR

Her yatırım aracı için geçerli olduğu şekilde öncelikle yatırım yapılması düşünülen enstrümanla ilgili yeterli bilgiye sahip olunmalı; ilgili aracın, yatırımcının risk-getiri algısına ve nakit akışı ihtiyaçlarına yönelik uygunluğu değerlendirilmelidir. Borçlanma aracı olan tahviller ve kira sertifi kaları, mevduat gibi sabit getirili, görece daha düşük riskli ve genellikle orta-uzun vadeli yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için uygun yatırım araçları olarak değerlendirilebilir. Vadesinden önce satılmak istendiğinde ise piyasa koşullarına göre zarar ya da beklenenden az/çok getiri durumu ile karşılaşılabilir. Tahvilin fi yatı ile faizinin ters yönlü bir ilişkiye sahip olduğu unutulmamalıdır.

Hazine tarafından ihraç edilen Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS), vade sonuna kadar tutulduklarına belirli bir getiriyi garanti ederken; banka ve şirketler tarafından ihraç edilen özel sektör tahvilleri (ÖST), ilgili şirketin risklerini de taşıdığından, devlet tahvillerine kıyasla daha yüksek risk/getiriye sahip olmaktadır. Getirinin, kısa vadede mevduata kıyasla daha cazip olduğu durumlarda kuponsuz (iskontolu) tahvillere yatırım yapılması düşünülebilir. Mevcut faiz oranlarının uzun vadede cazip olduğu değerlendirildiğinde ise sabit faizli kupon ödemeli tahvillere yatırım yapılması değerlendirilebilir. Bir diğer yaklaşım olarak, faizlerin yüksek seviyelerde/zirveye yakın olduğu ve ilerleyen süreçte gerileyeceği yönünde bir değerlendirme var ise, vade sonuna kadar beklemeden alım-satım amaçlı pozisyon almak da bir yatırım stratejisi olarak uygulanabilir.

Enfl asyondan korunma maksadıyla TÜFE’ye Endeksli Devlet Tahvilleri gibi değişken kuponlu tahviller de tercih edilebilir. Hangi tahvili alacağına karar vermekte zorlanan yatırımcılar, bu araçların getirilerini yansıtan yatırım fonlarını da tercih edebilirler. Eurobondlar, yabancı para cinsinden (genellikle dolar ve euro) uluslararası piyasalarda ihraç edilen genellikle uzun vadeli borçlanma araçlarıdır. İhraç edildikleri para birimi cinsinden belirli periyotlarda gerçekleşen kupon ödemeleri ile nakit akışı yaratmaları ve piyasa koşullarına göre vadesinden önce satılarak daha fazla getiri elde etme imkânı avantajları olarak görülebilir. Diğer taraftan, piyasa koşullarındaki dalgalanmalar vade öncesinde anaparada erimeye neden olabileceğinden, DTH’lara göre risk&getirisi daha yüksek olduğu bir yatırım aracıdır. Ekonomi yönetiminin attığı geleneksel politikalarla uyumlu adımların etkisiyle tahvil piyasasına olan ilginin yavaş yavaş arttığı gözlenmekte. Gelecek yıl ortalarında başlaması beklenen dezenflasyon sürecine ve para politikasında gereken sıkı duruşun süreceğine yönelik beklentilerin güçlenmesi bu ilgiyi daha da artırabilir. Bu açıdan, özellikle 2024 yılının ilk yarısı önemli bir zaman dilimi olabilir.

İNVESTAZ ARAŞTIRMA VE STRATEJİ BİRİM MÜDÜRÜ MEHMET BİLAL BİRCAN: TAHVİL VE EUROBONDA OLAN İLGİ ARTARAK DEVAM EDİYOR

Tahviller, çoğunlukla risk toleransı düşük ve düzenli bir gelir elde etmek isteyen yatırımcılar tarafından tercih edilmektedir. Kamu ve özel şirketler tarafından çıkartılabilen tahviller, riskten kaçınmak ve sermayelerinin değerini korumak isteyen yatırımcılar için finansal yatırım alternatifleri arasında son dönemde üst sıralara yükseldi. Ancak tahvil yatırımı yapmak isteyen, portföylerinde tahvil ve bono ile eurobondlara da yer vermek isteyen yatırımcıların tahvil faizleri ile tahvil fi yatlarının ters yönlü olduğunu unutmaması gerekiyor. Diğer yandan birçok türü bulunan tahvil ve bonoya dair, yatırımcıların vade tarihi, faiz oranı, kupon ödeme sıklığı gibi özelliklere de dikkat etmeleri önem arz etmektedir.

Küreselde ve yereldeki mevcut ekonomik durum göz önüne alındığında uzun vadeli TL tahvillerin artan faizler ve enflasyonist sürecin terse dönmesiyle cazibesi artabilir. Yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı geleneksel ekonomi modeli ile enflasyonda kalıcı iyileşme özellikle uzun vadeli kamu tahvilleri tarafında sermaye kazancı açısından avantaj sunabilir. Burada önemli bir detay, uzun vadeli tahvil faizlerinin enflasyon beklentilerinin üzerine çıktığı noktada portföylere eklenmesi daha fazla avantaj sağlayabilir. Özel sektör tahvillerinin (ÖST) daha çok kısa vadeli olduğu ve şirket riskleri dikkate alındığında, doğrudan bu varlıklara yatırım yapmak istemeyen yatırımcılar ise özel sektör borçlanma araçlarına yatırım yapan fonlara yönelebilirler. Küresel tarafta faiz artışlarının sona gelindiğini konuştuğumuz bu dönemde, eurobond cephesinde ise kısa vadeli döviz getirisi sunan kıymetler tercih edilebilir.

Yine yurt dışında ihraç edilmiş Türk bankalarının bonoları da bu anlamda yatırımcılar tarafından değerlendirilebilir. Küresel enflasyonun gerilediği ve faiz artışlarında sona gelindiği göz önüne alındığında tahvil ve eurobonda olan ilginin artarak devam etmesi beklenebilir. Bu kapsamda yatırımcıların risklerini dengelemek ve getiri beklentilerine uygun şekilde sabit getirili menkul kıymetlere portföylerinde yer vermeleri riski minimize ederken, getiri tarafına da katkı sağlayabilir.

DİNAMİK YATIRIM MENKUL DEĞERLER ARAŞTIRMA UZMANI CEYHUN YAVAŞ: CDS PRİMLERİNİN YÜKSEK OLDUĞU ZAMANLARDA EUROBONDLAR DAHA AVANTAJLIDIR

Tahvil yatırımları faizlerin tepe noktasına ulaştığı ya da bu noktalara yakın olduğunda düşünüldüğünde reel getiri açısından düşünülen yatırım araçları arasında yer almaktadır. Ülkemizde yaklaşık 1 yıldır ortodoks politikalara yaklaşım çerçevesinde yabancı yatırım kurumlarının politika faizinde öngörülen seviyelere yaklaşılması pozitif reel getiri kavramını ve politika faizinde tepe noktasında gelindi algısını kuvvetlendirdi.

Güçlenen bu algıyla birlikte ve uygulanan şeffaf politikaların etkisiyle tahvil yatırımları tekrar gündeme gelmeye başladı. Bu kapsamda mevduat faizlerinden daha yüksekte yer alabilecek özel sektör bonosu veya tahvili zaman algısına göre tercih edilebilir. Eurobondları bir miktar açıklamak gerekirse, yatırımcıların birikimlerini değerlendirmek için tercih ettiği alternatif uzun vadeli yatırım araçlarından biridir. Devlet ya da şirketler tarafından çıkarılan eurobond, yurt dışından kaynak sağlama amacıyla döviz cinsinden ihraç edilir. Borçlanma araçları arasında yaygın bir şekilde kullanılır ve uluslararası piyasalarda genellikle dolar ya da euro cinsinde bulunur. Ancak Japon Yeni, İsviçre Frangı gibi para birimlerinde de ihraç edilebilir. Eurobond yatırımlarında esas olan nokta ülkenin CDS primidir. CDS primlerinin yüksek olduğu zaman dilimlerinde eurobondlarda işlem gerçekleştirmek daha avantajlıdır. CDS primlerinin düşüşe geçtiği dönemlerde yabancı para cinsinden orta-uzun vadede getiri elde etmek amacıyla tutulabilir.

Orta vadeli plan çerçevesinde öngörüldüğü gibi kurların artacağını düşünüyorsak dolar cinsi eurobondların cazibesinin kullanılabileceğini ve portföylerde yer verilebileceğini düşünmekteyiz. Yabancı yatırımcıların atılan adımların etkisiyle ortodoks politikalara yaklaşılmasına rağmen Naci Ağbal dönemindeki politikalardan aniden değiştirilmesi nedeniyle bir miktar daha temkinli yaklaştığını düşünüyoruz. Gelinen bu noktada tahvil piyasalarında görülen iyileşmeyle bu noktada ciddi yatırımların başlayabileceği görüşünde olsak da swap piyasalarının aktif olmaması, bankacılık sektöründe uygulanmaya devam eden regülasyonlar ve Mart 2024’te gerçekleşecek olan yerel seçimlerin yaratacağı belirsizliğin etkisiyle yabancı yatırımcının beklegör stratejisi içerisinde kalacağını düşünüyoruz. Seçimlerden sonra da atılan adımların devam etmesi halinde ve swap kanalının da açılmasıyla birlikte yabancı yatırımcıların ilgisinin artacağını tahmin ediyoruz.

ATA YATIRIM HAZİNE GMY ETEM ÖZTEKİN: TL TAHVİLLERDE YAVAŞ YAVAŞ STOK BİRİKTİRMENİN ZAMANI GELDİ

Tahvil yatırımını Türk Lirası ve yabancı para olarak ikiye ayırıp öyle değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. TL tarafında TCMB’nin önemli sıkılaşma adımlarının yavaş yavaş sonuna geldiğini ve 2024’un ilk yarısından sonra enflasyondaki düşüş beklentilerini göz önüne alırsak TL faiz eğrisinin orta ve uzun vadelerinde yatırım yapmak mantıklı görünüyor. TL tahvillerde yavaş yavaş stok biriktirmenin zamanının geldiğini düşünüyoruz. Belki tüm portföyü bir anda değiştirmek yerine örneğin 5 yıllık getiride bileşik yüzde35-38 aralığından, 10 yıllık getiride ise bileşik yüzde 32-35 aralığında fırsat buldukça alım yapmak mantıklı görünüyor. Bu işlemlerde özellikle ilk 1 yıldan sonraki vadelerde önemli bir sermaye kazancı elde edilebileceğini düşünmekteyiz.

Yatırımcının vade tarafındaki ufku biraz daha geniş ise en fazla fırsatın verim eğrisinin orta ve uzun vadelerinde olduğunu düşünüyoruz. Burada zaten uzun vadeli tahviller tarafında devlet tahvilleri dışında TL cinsi pek bir seçenek yok. Daha kısa vadeli tarafta yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için ise seçenekler biraz daha fazla. Finansal verilerini iyi incelemek ya da bu konuda profesyonellerden destek almak şartıyla güvenilir özel sektör şirketlerinin 1-2 yıl vadeli, yüzde 55-60 bileşik getirili ihraçlarına yatırım yapmanın gayet rasyonel bir karar olacağını düşünüyorum.

Yine özel sektör şirketlerin 1 yıldan kısa vadelerde yüzde 45-50 getirili ihraçlarına girmeyi ya da aracı kurumlar/bankalar yoluyla ikinci elde bu kıymetleri almayı düşünebilirler. Özel sektör ihraçlarının yanı sıra finansal okuryazarlığı biraz daha yüksek olan yatırımcılara EBRD, IFC, AIIB gibi uluslararası kurumların TL cinsinden ihraç ettiği supranational bonoları da tavsiye edebiliriz. Hem kredibilitesi yüksek şirketler olduğu için karşı taraf riski çok düşük olacaktır hem de getiri olarak gayet güzel oranlar yakalanabilir.

Bu ürünleri de yine bu piyasalara eğilimi, deneyimi olan aracı kurumlar üzerinden alabilecekleri gibi bu kıymetlere yatırım yapan yatırım fonlarını alarak da dolaylı yoldan bu ürünlerdeki fırsatlardan yararlanmış olurlar. Eurobond tarafında ise biraz daha doğru zamanlamayla bu piyasalara girmenin mantıklı olacağını düşünüyoruz. Eurobond fi yatlarını etkileyen en önemli değişkenlerden biri olan Türkiye CDS’inin yaklaşık 6 ayda 700’lerden 339’a kadar düşmüş olması eurobond portföyünü oluşturmak için CDS’te ara ara gördüğümüz yukarı doğru dalgalanmaları beklemenin iyi bir fi kir olabileceğini düşündürtüyor. Jeopolitik sorunların bir an önce çözülmesini arzu etsek de bu tarafta gelebilecek kötü haber akışı ya da Amerika’daki faiz indirimi beklentileriyle ilgili dönem dönem gelen olumsuz haber akışları sonrası diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye CDS’inde de yukarı doğru hareket olduğu takdirde bunu fırsat olarak görüp eurobond yatırımlarını gerçekleştirmek gerekiyor. Çünkü orta ve uzun vadede hem gelişmiş ülkelerdeki faiz indirimi sürecinin bir noktada başlayacağını hem de içeride atılan doğru adımların devamının geleceğini düşündüğümüz için Türkiye’nin kredi notunda iyileşme, CDS oranlarında azalma ve dolayısıyla yabancı para cinsinden borçlanma oranlarında düşüşün geleceğini tahmin ediyoruz.

Bu sebeple 1 yıldan daha uzun vadeli bir portföy oluşturacak yatırımcıların portföyünde mutlaka yüzde 15-20 ağırlığında eurobond olmalı diye düşünüyoruz. Bu hem beklendiği şekilde CDS’lerin aşağıya gelmesi durumunda sermaye kazancı sağlayacaktır hem de yabancı para tarafında risk dağılımı konusunda portföye destekte bulunacaktır. Yine TL tarafta söylediğime paralel burada da hem hazinenin hem de özel sektör şirketlerinin ihraç ettiği eurobondlar düşünülebilir. Faiz hassasiyeti olan yatırımcıların ise dolar cinsinden çıkarılmış olan hem hazine hem de banka sukuklarını incelemelerini tavsiye ederim. Burada da orta- uzun vadede gayet güzel bir getiri imkanı sağlayacak yatırım araçları bulmak mümkün. Ben bu konuda açıkçası piyasadaki beklentilerden biraz daha iyimser beklentilere sahibim.

Genel beklenti yabancıların giriş yapmak için 2024 yılı ortalarını bekleyeceği, hem enflasyondaki düşüşü görmek isteyecekleri hem de faizler ve kurdaki bir parça daha bekleyecekleri yönünde. Ancak bizim hem yabancı kurumlarla yaptığımız görüşmelerden hem de yazılan raporlardan çıkarımımız, yabancı girişinin bir parça daha erken olabileceği yönünde. Muhtemelen aralık ya da ocak gibi TCMB’nin son faiz artışını görüyor olacağız ve bu noktadan sonra enflasyon tarafındaki düşüş yönlü beklentilerin daha güçlü konuşulduğu dönem yaklaşıyor olacak.

Yabancı yatırımcıların geç kalmamak adına, beklentilerin fiyatlanmaya başlamadan önce ocak-şubat gibi öncelikle faiz tarafı olmak üzere girişleri hızlandıracağını düşünüyoruz. Pozitif reel faizin verildiği, CDS seviyesinin uzun süredir düşüş yönünde hareket ettiği, para biriminin daha stabil hareket ettiği, ekonomi ve siyasi yönetimin geçmişe göre daha fazla uyum içinde çalıştığı bir ortamda yüksek getiri arayan yabancı fonların Türkiye’ye girmesi çok uzun sürmeyecektir. Açıkçası yavaş yavaş girişleri de görmeye başladık. Hem kamunun hem de özel bankaların yurt dışı borçlanmalarına talebin geçtiğimiz yıllara nazaran daha fazla arttığını söyleyebiliriz.

AHLATCI YATIRIM GENEL MÜDÜR YARDIMCISI TONGUÇ ERBAŞ: TÜRK TAHVİLLERİNE İLGİ ARTACAK

Tahvil piyasasında iki türlü beklenti ile yatırım yapılabilir; birincisi mevcut durumda tahvil faiz getirisinin vadesine göre düşünülen risk seviyesi ve diğer alternatif pazarlardaki ürünlere göre getiri potansiyeli dikkate alınarak belirlenen süre zarfında tahvil getirisi düşünülerek vade sonuna kadar beklenecek strateji ile. İkincisi ise tahvil faiz seviyelerinin geldiği nokta itibari ile önümüzdeki dönem faizlerin bugün olan seviyeden daha düşük olacağını ve bu gelişmenin tahvil fi yatlarını yukarı çekeceğini ve vade sonundan önce belli bir zaman diliminde kar gerçekleşeceği düşünülerek.

Tahvil piyasasında tahvil faizleri aşağı gelirken tahvil fiyatları yükseldiği için böyle bir mantıkla hareket edilmesi düşünülebilir. TCMB sıkı para politikasına devam edecek ve 2024 yılında yılsonu beklenen yüzde 36 enflasyon hesaplamasına göre politika faizini artırmaya devam edecek ve yüzde 45 seviyelerinde zirve seviyeye ulaşması bekleniyor.

Bu nedenle, özellikle kısa vadeli, 2 yıllık yüzde 40, 5 yıllık yüzde 32, 10 yıllık yüzde 29 seviyelerde olan tahvil faizlerinin bir süre daha yukarı yönlü hareket etmesi muhtemel gözüküyor. Özellikle kısa vadeli 2 yıllık tahvil faizlerinde, faiz oranı yüzde 45 seviyelerine yaklaştığı yerlerden tahvil yatırımı yapmak yeni yıl için uygun olacaktır. Yabancı yatırımcılarında özelikle yurt dışı swap piyasasının sadeleştirme adımları sonrasında genişletilmeye başlaması ve yeni ekonomik programın enflasyon üzerinde yaratacağı baskı ile yeni yılda Türk tahvillerine ilgisinin artmasını bekliyoruz.

Eurobond, yabancı para cinsinden tahvil olarak düşündüğümüzde ülke risk primine duyarlı fiyatlama gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Tahvil piyasası için açıkladığımız beklentileri Türk eurobondları içinde düşünebiliriz, yeni yıl ile faizlerin zirve yaptıktan sonra geri çekilmesi ile birlikte ülke risk priminde yaşanabilecek geri çekilme durumunda bugün eurobond yatırımı yapmak ve pozisyon almak mantıklı gözüküyor. Uygulanacak sıkı para politikasının ve olası yabancı fon girişinin olması kur üzerinde de baskı yaratacaktır. Tahvil piyasasına benzer şekil ve tarih aralarında yabancıların Türk tahvillerine ilgi duymaya başlayacağını düşünüyoruz.

İNFO YATIRIM ULUSLARARASI PİYASALAR MÜDÜRÜ YUSUF DOĞAN: ÖNEMLİ PARAMETRE: CDS

Son bir yıla baktığımızda genel seçimlerin ilk turundan sonra 23 Mayıs 2023 tarihinde 721.233 seviyesine kadar CDS’ lerimiz hızlıca yükselmişti. Sonrasında seçimlerin 2’nci turunda sonuçlar ortaya çıktından sonra hızlıca bir geri çekilme yaşadık CDS’ lerde ve o tarihten bu yana da aşağı yönde seyreden CDS 350 seviyesinin aşağısına geriledi. Aslında yine son 1 yıla baktığımızda genel seçimleri ayrı tutarsak Emerging Markets ile aynı yönde hareket eden bir CDS seyrimiz mevcut. 23 Ekimde 423 ile ağustos ayından bu yana en yüksek seviyeyi gören CDS’ imiz Emerging Markets’la (Gelişen Piyasalar) birlikte yönünü aşağıya çevirdi. Elbette bu durumdan dolayı eurobond fiyatlarında da yukarı yönlü hareketleri izledik ve izlemeye de devam etmekteyiz. CDS ile eurobond fiyatları arasında ters bir ilişki söz konusudur.

CDS’ ler artarsa eurobond fiyatları düşer, tam tersi durumda ise eurobond fiyatları yükselir. Türkiye CDS’ lerdeki aşağı yönlü seyir Türkiye hazine ve özel sektör eurobondlarında fiyatları yükseltirken verimlerde azalmaya neden olmuştur. Türkiye Uluslararası Tahvil Verim Eğrisine baktığımızda; tüm vadelerde 8.8’ in aşağısına gerileme gözlemliyoruz. 6 yıl vadeye kadar 8’ in üzerinde verim görebilmek oldukça zorlaştı.

HANGİ TAHVİLLER CAZİP?

TL cinsi tahvilleri 2024’ün izleme listesine almak oldukça rasyonel olabilir. Mehmet Şimşek’ in ekonominin başına geçmesiyle birlikte para-maliye politikalarındaki değişim son yıllarda para politikasına müdahale gibi nedenlerle büyük montanda para çıkışının olduğu varlık sınıfında dönüş bekleyen özellikle yabancı kurumların iştahını kabartıyor diyebiliriz.

Özellikle yabancı yatırım bankalarından gelen, 10 yıllık TL cinsi tahvillerin getirisi için adil değerin yüzde 35,7 civarında öngörüldüğü ve bu seviyeye ulaşana kadar “beklemede kalınacağı” açıklamalarını takip etmiştik. Yine TCMB gerçekleştirmiş olduğu 5. toplantıda da faiz artırarak politika faizini yüzde 35’e yükseltirken sonrasında resmi gazetede yayınlanan düzenleme ile bankaların devlet tahvili alma zorunluluğu kaldırılmıştı. Mevcut enflasyonist baskının devam ediyor oluşu, gerçekleşmekte olan yüksek hacimli tahvil ihraçları ve minimum 500 bps daha faiz artışının yıl sonuna dek tahvillerde daha fazla değer kaybına yol açabileceği fiyatlanıyor. 2024 yılında ise görece düzelme özellikle TL cinsi tahvil tarafına yoğun fon akışına yol açabilir.

EUROBONDLAR NE VADEDİYOR?

Eurobondların yatırımcılara çeşitli faydaları vardır. Yatırımcılar için genelde yüksek likidite imkânı sunar. Çeşitli yatırım ve strateji seçeneklerine izin verir ve yerel para birimine göre daha yüksek değerli para birimlerine yatırım yaparken kupon ödemeleri ile birlikte düzenli nakit akışı da sağlar. Eurobondlar, yatırımcıların yatırım portföylerini uluslararası olarak çeşitlendirmelerine olanak tanıyarak tek bir piyasa veya para birimine olan risk maruziyetini azaltır. Eurobondlar, özellikle de daha düşük kredi notuna sahip kuruluşlar tarafından ihraç edilenler, genellikle devlet veya yüksek dereceli şirket tahvillerinden daha yüksek getiri sunar.

Bu, daha yüksek getiri/ yüksek risk arayan yatırımcıları cezbedebilir. Tahviller ikincil piyasada alınıp satılabildiği için eurobond piyasası likiditesiyle bilinir. Bu durumda, yatırımcılara esneklik ve piyasa koşulları değiştikçe pozisyonlarını ayarlama olanağı verdiği için portföylerde yer alması gerekli finansal ürünlerden bir tanesidir. Bu açılardan değerlendirildiğinde portföylerin yüzde 20-30’luk kısmında sabit getirili ürün bulundurmak optimum portföy dağılımı açısından fayda sağlayacaktır.

İŞİNİZE YARAYACAK 3 TAHVİL STRATEJİSİ

Bireysel tahvillere yatırım yapmak, örneğin 1 veya 2 tahvil fonu seçmekten genellikle daha stratejik ve sofistike bir yaklaşım gerektirebilir, ancak zaman ayırmaya istekli olanlar için benzersiz faydaları da vardır. Planlanmış faiz ödemeleri ve tanımlanmış vade tarihleriyle, bireysel tahvillerden oluşan bir portföy yatırımcılara istikrarlı, güvenilir düzenli bir nakit akışır sağlayabilir. Çeşitlendirme çok önemlidir: Örneğin, yalnızca Hazine tahvilleriyle ilgileniliyor olunsa bile, vade tarihleri arasında uygun şekilde çeşitlendirilmiş bir portföy gerekir. Burada farklı vadelerde hazine tahvilleri portföye eklenerek yıl içinde kupon ödeme tarihleri daha sık bir hale getirilebilir. Aynı anda vadesi gelen çok fazla tahvil tutulması durumunda, anapara geri ödendiğinde oranların düşük olması riski ortaya çıkar ve bu da ileriye dönük getiriyi etkileyebilir. Ya da çok fazla uzun vadeli tahvil tutulduğunda, yatırımcılar faiz oranlarındaki bir artışta portföylerini bu riske maruz bırakabilirler. Bazı tahvil stratejileri, sabit getirili portföyleri doğru yolda tutmaya yardımcı olabilir.

? LADDERS Bir tahvil merdiveni, sabit getirili yatırımların vadesini kademelendirirken, her bir tahvilin vadesi geldikçe gelirlerin yeniden yatırılması için bir program oluşturmaktır. Varlıklar tek bir zaman diliminde “toplanmadığı” için, yeniden yatırım yapmanın daha az uygun olduğu durumlarda (örneğin, mevcut tahvillerdeki oranların yeterli gelir elde etmek için çok düşük olması durumunda) önemli bir nakit pozisyonuna yakalanma riskini azaltır. Örneğin: Vadesi 2, 4, 6, 8 ve 10 yıl sonra dolacak 5 tahvil satın alındığını varsayalım. Her tahvilin vadesi gelip anapara geri ödedikçe, gelir 10 yıllık bir tahvile yeniden yatırılır. Bu gibi daha uzun vadeli tahviller genellikle daha yüksek faiz oranları sunar. Daha da önemlisi, hiçbir tahvilin vadesi aynı anda gelmediği için, çeşitlendirilmiş bir vade dağılımı yaratılmış olunur. Merdiven stratejisi, yurtdışında üniversite harcı için birikim yapmak gibi uzun vadeli hedeflerle tahvillere yatırım yapanlar arasında oldukça popülerdir. Ayrıca emekliler veya öngörülebilir bir gelir akışı yaratmaya çalışan diğer kişiler için de özellikle yararlıdır. Bununla birlikte, merdivenleme zaman içinde önemli miktarda varlık taahhüdü de gerektirebilir. AVANTAJLARI: -Periyodik anapara iadesi ek yatırım esnekliği sağlar. -Anapara ve faiz ödemelerinden elde edilen gelirler, faiz oranlarının nispeten yüksek olması durumunda ek tahvillere veya nispeten düşük olması durumunda diğer menkul kıymetlere yatırılabilir. -Tahvil portföyü artık farklı kuponlara ve vadelere yayıldığı için faiz oranı volatilitesine maruz kalma riski azalır.

? BARBELLS Bir halter stratejisi izlenirken, yalnızca kısa ve uzun vadeli tahviller satın alınır. Teorik olarak, bu tahvil yatırımcısına her iki dünyanın da en iyisini sağlar. Daha uzun vadeli tahvillere sahip olarak daha yüksek faiz oranlarına odaklanırken, daha kısa vadeli menkul kıymetlere sahip olmak, oranların yeterli gelir sağlayamayacak kadar düşmesi durumunda diğer varlıklara yatırım yapmak için daha fazla esneklik sağlar. Faiz oranlarının yükselmesi durumunda, kısa vadeli tahviller vadeye kadar tutulabilir ve daha sonra geçerli olan daha yüksek faiz oranlarında yeniden yatırım yapılabilir. Örneğin: Yüksek uzun vadeli faiz oranlarından yararlanmak için 2 uzun vadeli tahvil satın alınır. Aynı zamanda 2 kısa vadeli tahvil de satın alınır. Kısa vadeli tahvillerin vadesi dolduğunda ve anapara alındığında, nasıl yatırım yapılacağına karar verilebilir – faiz oranları yeterli miktarda gelir elde etmek için yeterince yüksekse daha fazla tahvil veya faiz oranlarının yakında yükselebileceği düşünülüyorsa daha likit bir kısa vadeli yatırım gibi. Aynı zamanda, daha yüksek getirili 2 uzun vadeli tahvilden faiz ödemeleri almaya da devam edilir.

AVANTAJLARI: -Bu strateji, finansal esnekliği sınırlamadan, oranlar yüksek olduğunda avantaj elde edilmesini sağlar. -Varlıkların bir kısmı birkaç yılda bir vadesi gelen menkul kıymetlere yatırıldığından, büyük alımlar yapmak veya acil durumlara yanıt vermek için gerekli likiditeye sahip olunur. -Sabit getirili portföyün yalnızca bir kısmını uzun vadeli tahvillere ayırmak, daha uzun vadelerin değeri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olma eğiliminde olan yükselen oranlarla ilişkili riski azaltmaya yardımcı olabilir.

? BULLETS Bu strateji izlenirken, aynı anda vadesi gelen birkaç tahvil satın alınır ve satın alma tarihi kademelendirerek faiz oranı riski en aza indirilir. Bu, tahvillerden elde edilen gelirlere belirli bir zamanda, örneğin herhangi bir borç ödemesi geldiğinde ihtiyaç duyulacağı bilindiğinde etkili bir yaklaşımdır. Örneğin: Portföydeki tüm tahvillerin vadesinin 10 yıl içinde dolması isteniyor, böylece elde edilecek gelir tek seferde kullanabilecektir. Bununla birlikte, özellikle faizler yükseldiğinde değer kaybetme olasılığı daha yüksek olan daha uzun vadeli tahviller söz konusu olduğunda, dalgalanan faiz oranlarına maruz kalma riski de azaltılmak isteniyorsa, bunu yapmanın yolu, tahvil alımlarını 4 yıllık bir dönem boyunca kademelendirmektir. AVANTAJLARI: -Tüm tahvil vadeleri gelecekteki bir finansal ihtiyaç tarihine denk gelir; anapara iadesi elbette ihraççı kredi riskine tabidir. -Farklı zamanlarda ve farklı faiz oranı ortamlarında tahvil satın alınarak faiz oranı riskinden korunma sağlanabilir.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir